Hiçbir şekilde yürüyemez ve konuşamaz denilen günlerden; Türkiye’nin ilk uzay mühendisi olmaya uzanan bir yol: Turgay KARAKAŞ!
1974 yılında doğan ve hayatı bu araştırmanın temel konusu olan Turgay Karakaş, hiçbir şekilde yürüyemez ve konuşamaz denmesine rağmen, uygulanan iğne tedavisi sayesinde dört yaşında yürümeyi ve konuşmayı, altı yaşına geldiği zaman ise normal bir şekilde cümle kurmayı başarmıştır. Kendisi bu olayı “Hayatımda en büyük zorluğu yürümek için çektim ve kendi başıma, kimsenin desteği olmadan yürüyebilmeyi başardığım zaman beş buçuk ila altı yaşlarındaydım.” şeklinde anlatmıştır.
Turgay Karakaş, birçok engelin üstesinden gelmiştir. Dünyaya geldikten sonra dört yaşına kadar ne yürüyebilmiş, ne de konuşabilmiştir. Doktorlar, annesine ve babasına hiç yürüyemeyeceğini ve konuşamayacağını söylemelerine rağmen dört yaşında yurt dışından getirilen bir iğne sayesinde yürümeye başlamıştır. Hayatında yaşadığı en büyük zorluk yürümektir. Kimsenin desteği olmadan yürüyebildiği ve ilk konuşabilmeye başladığı zaman altı yaşındadır. Ailesinin eğitim bir yana, onun yürümesi ve konuşması için bile pek umudu yoktur ancak eğitim hayatı boyunca en büyük desteği de ablasından görmüştür. Babası bir ilkokul öğretmenidir. Babasının bir öğretmen arkadaşının sınıfında ilkokula başlamıştır. Bütün arkadaşlarından farklı olduğu için okul hayatında kendini kabul ettirmesi zaman almıştır. İlkokul hayatı diğer çocukların onunla dalga geçip onun durumunu sorgulamasıyla geçmiştir. Bu, onu üzmekten çok zorluklara daha dayanıklı hale getirmiştir. Bunlara rağmen o, arkadaşlarından önce okumayı öğrenmiş ve hatta ablasının matematik sorularını bile o çözmeye başlamıştır.
Daha sonra ortaokul zamanında hayattaki en büyük tramvalarından birini yaşamıştır çünkü yakınındaki hiçbir okul onu kabul etmemiştir. Onun ne kadar zeki olduğuyla ilgilenmeyen insanlar, sadece okuldaki sosyal hayata uyum durumunu sorgulamıştır. Daha sonrasında bir okul müdürü, bu sorunu çözebileceklerini söyleyip onu okula kabul etmiştir. Bu onun için zor bir durumdur çünkü ortaokulda öğretmenleri ona durumuyla ilgili değişik sorular sormuşlardır. Herkese kendini tekrar anlatmak, tekrar zorlukların üstesinden gelebileceğini göstermesi gerekmiştir. Ders konusunda ise sıkıntı çekmemiştir çünkü çalışmakla her şeyi yapabileceğini biliyordur. Buna rağmen, düzgün okumakta zorlanmaktadır ve kekelediği için bir öğretmeni onu aşağılamış, ailesini çağırmıştır. Öğretmeni diğer öğrencilerin içinde, onun bu okula uyum sağlayamadığını, okuma yazma bilmediğini ve zihinsel engelliler okuluna gönderilmesi gerektiğini söylemiştir. Turgay Karakaş ise Orta birinci sınıfta okul üçüncüsü olmuştur, bütün dersleri gayet iyidir, sadece Türkçe dersi biraz zayıftır ve bunun sebebi Türkçe öğretmenidir. Ortaokulu bitirdiği zaman mezuniyet töreninde hocaları onun için sıraya dizilmiş ve herkes onu başarısı için alkışlamıştır.
Sonra liseye başlamıştır ve lise birde, lise ikide ve lise üçte okul birincisi olarak eğitim hayatına devam etmiştir. 1991 yılında dünya çapında fizik ve matematik olimpiyatlarına katılmıştır ve takımının fazla katkısı olmamasına rağmen takımını fizik olimpiyatlarında dünya dördüncüsü yapmıştır. Aynı zamanda matematik olimpiyatında kendisi bütün sorulara doğru cevap verebildiği halde takımındaki diğer arkadaşları doğru cevap veremediği için takımı dünya üçüncüsü olmuştur. Sadece onun için okulda bir tören düzenlenmiş ve o, kendisini aşağılayan Türkçe öğretmenine o yıl herkesin önünde en büyük dersi vermiştir. O gün kendi başına ayağa kalkmayı başarıp gökyüzüne bakmıştır ve o an uzay mühendisi olmaya karar vermiştir. İlkokul dördüncü sınıftayken ise, herkese hangi meslek sahibi olacağı sorulduğunda, o uzay mühendisi olmak istediğini söylemiştir ve buna karşılık tüm sınıf ona gülmüştür
Üniversite sınavına girdiğinde hiç Türkçe sorusu çözmeden Türkiye 25’incisi olmuştur. Aklında halen uzay mühendisi olma kararı vardı. Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümü o dönem 490 puanla öğrenci alırken, o 602 puanla bu bölüme girmiştir. Üniversitede de daha önceden deneyimlediğine benzer, onu anlamayan birçok öğrenci ve öğretmenle karşılaşmıştır. Buna rağmen, Üniversiteyi birincilikle bitirerek yüksek lisans yapmaya karar vermiştir. Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisans sınavında ona sordukları tek soru ise neden yüksek lisans yaptığı olmuştur. Kendisine bilimsel hiçbir soru sorulmamıştır.
Üniversite hayatının üçüncü yılında Yüksek Öğretim Kurulu’na bütün bölüm öğrencilerinin imzasının yardımıyla, okuyacağı bölümün astronomi ve uzay bilimleri değil, astronomi ve uzay mühendisliği şeklinde değiştirilmesini istemiştir. Yüksek Öğretim Kurulu’nun kararıyla onun bu isteğini reddedilmiştir. Onun tek hayali uzay mühendisi olmaktır. Hayalini gerçekleştirmesi için üniversitede mühendislik derslerini almıştır. Yaklaşık 20 ders fazladan mühendislik dersi almıştır. Elektrik-elektronik mühendisliği, jeoloji mühendisliği gibi bölümlerin derslerini almıştır. Sadece astronomi ve uzay bilimleri değil, Türkiye’de bir ilk olarak fizik, matematik ve bilgisayar mühendisliğinden yan dal yaptı. Öğretmenleri not ortalamasının gayet iyi olduğunun farkında olduklarına rağmen, onun bir akademisyen olup sınıfta nasıl ders anlatamayacağını düşünmekteydiler. Turgay Karakaş bu konudaki düşüncelerini “Halbuki bilim sadece ders anlatmak değildir.” şeklinde dile getirmektedir. Onların öğretim görevliliğinin sadece öğretim görevliliğinden ibaret olduğunu zannettiğini, öğretim görevlisi olmanın hiçbir önemi olmadığını, asıl önemli olanın bilimi bir üst mertebeye çıkarmak olduğunu söylemektedir.
Dört yıl boyunca Ankara Üniversitesi’nde Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümünde bir uzay mühendisi olarak öğrencilere ders vermiştir. Aynı zamanda seçmeli ders olarak üniversite müfredatına uzay mühendisliğini getirtmeyi başarmıştır. Ondan yaklaşık sekiz yıl sonra ilk olarak İstanbul Teknik Üniversitesi uzay mühendisliği mezunu verirken Turgay Karakaş sekiz yıl önce, henüz bu bölümün Türkiye’de adı bile yokken, Türkiye’nin ilk uzay mühendisi olmuştur.
Bundan sonraki hedefi üniversitede kalıp kendi alanında ilerlemektir ancak maalesef öğretmenlerle sıkıntıları olmuştur. Ankara Üniversitesi’nde o dönem 48 tane uluslararası yayını vardır, bu bir doktora öğrencisi için inanılmaz bir sayıdır. Bu yayınlarından bir süre sonra hocasıyla yaşadığı sıkıntılar yüzünden üniversiteyle ilişkisi kesilmiştir. Ama TÜBİTAK’tan başbakanlık vasıtasıyla TÜBİTAK SAGE’ye, savunma sanayi araştırma bilimine 2007 yılında uzay mühendisi olarak girmiştir.
Meslek hayatına ilk başladığı alan bilgisayar alanıdır. Turgay Karakaş’ı kendi alanında çalıştırmak yerine adeta bir teknisyen gibi çalıştırmışlardır. Daha sonrasında kendisini insanlara ifade edebilmiştir. Sonuç olarak savunma sanayinin çeşitli projelerinde bir numaralı mühendis olarak çalışmıştır ve halen de çalışmaya devam etmektedir.
Hayatının en ilginç olayı ehliyet alabilmek için on iki yıl uğraş vermesidir. Sağlık raporunu alamamıştır çünkü sağlık kanununda serebral palsili insanların ehliyet alamayacağı ifadesi yer almaktadır. Çeşitli hastanelere gitmiş, fakat rapor alamamıştır. En sonunda Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na gidip bu kanunun yanlış olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini, koca bir füzeyi kullanıp ona yön verdiğini, herhangi bir arabayı kullanmanın bunun yanında fazla bir sıkıntı yaratacağını düşünmediğini belirtmiştir. Onun bu sözü üzerine kanuna, “Serebral palsili insanlar doktor kontrolüyle ehliyet alabilir” ifadesi eklenmiştir. Yaklaşık sekiz yıldan beri Ankara’nın yollarında arabasını kullanmaktadır ve araba sürme konusunda gayet başarılıdır.
Ayrıca Ankara’da SERÇEV adlı serebral palsili çocukları olan annelerin ve babaların kurduğu bir derneğe 2004 yılında üye oldu. SERÇEV’in yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır. Başkanlığı sırasında engelli çocuklara eğitim alanında burslar sağlamıştır. Kendisi destek olmuştur ancak hiçbir vakıftan veya kuruluştan herhangi bir destek almamıştır. Serebral palsili olup doktora yapan, evlenen ve çocuğu olan tek kişidir, Türkiye’de bu bahsettiklerini yapmanın gerçekten çok zor olduğunu dile getirmekte, kendine olan güvenini ve saygısını her zaman koruduğunu ve koruyacağını söylemektedir. Her şeyin beyinde başlayıp beyinde bittiğini kanaatindedir.
Maalesef engellilik ve bedensel engellilik arasındaki farkı insanların çok iyi bilmemektedir. İnsanlar, diğer engelli insanları görmek istedikleri şekilde görmektedir. İnsanlar, bir insanın bedensel engeli varsa zihinsel engeli de vardır mantığıyla hareket etmektedirler. Ne var ki, Stephen Hawkings gibi bir insanın bedeninin hiçbir kısmı çalışmadığı halde, hiç kimsenin hayal edemediği kara deliği ve yıldızlararası uzaklık formülünü bulmuştur. Turgay Karakaş da onun hakkında bir film izlediğini ve onun hayatıyla kendisinin hayatının kesiştiği noktaları olduğunu düşünmektedir. Turgay Karakaş son olarak, “Bu noktada önemli olan bir şeyleri yapabilmek ve yaptığın şeyleri insanlara gösterebilmektir, bilgi her zaman saygı gören bir şeydir, bildiğini gösterirsen saygı da görürsün, saygını gösterirsen bu hayata tutunman da daha hızlı olur” diye eklemektedir.